8 Nisan 2009 Çarşamba

daktilo!

Eveeeeet sonunda kavuştum!! Aklıma nereden girdiyse, ne zamandır evde babamın eski daktilosunu arıyordum. Sonunda bir dolabın tepesindeki tozlu bir köşeden çıktı! Ne kadar da nazik ve estetik! Bence muhteşem bir icat.Taşınabilir bir baskı aleti. Ben ki damga hastasıyım, daktilo benim için yaratılmış ve çoktan unutulmuş bile. Bu büyük bir haksızlık!
Daktiloyla insan düşüncelerini kağıda aktarırken düşünceler önce sese, sonra yazıya dönüşüyor. Bu da acayip bir farkındalık hissi yaratıyor. Bilgisayar klavyesindeki gibi sinsice değil, gayet açık ve seçik: işte kafandaki her ne ise somut bir şekilde masanın üstünde!

Yeni kumaşlar!

Yeni kumaslarımız geldi, çok güzeller! Atölyenin en güzel köşesinde yerlerine alışmaya çalışıyorlar. Onlarla ne yapacağım konusunda hiçbir fikrim yok. Ama kumaşlar bu kadar güzel olunca da insan kullanmaya cesaret edemiyor. Sanırım onlar kullanılmayı istediklerinde fikir de her nerede tatile çıktıysa gelecek!

25 Mart 2009 Çarşamba

boş tişörtler

Bizi boş tişörtler kadar heyecanlandıran başka bir şey daha varsa o da boş tişörtlerdir. Ne yapıcaz üstüne şimdi? Nasıl yapıcaz diye sevinçle koşturuyoruz. Dur önce etiketlerini dikelim, dur bi kumaşlarını seçelim, dur etrafı toplayalım ya da dur bi kahve içelim derken zaman akıp gidiyor. Bir bakıyoruz koca gün sadece etiket dikmişiz iyi mi!

hey gidi

Küçükken hep böyle bir dikiş makinam olsun isterdim. Büyüyünce de hep böyle bir dikiş makinam olsun istedim. Bunun yanında dikişe olan yeteneksizliğim de yüksek boyutlarda. Ama işte şu kız kadarken başlasaydım bu işe, şu an eminim evdeki koltuklarımı bile kendim dikerdim. Evet dikemiyorum ama iyi akıl veriyormuşum. Nazlı öyle diyor.